ABB için Sürdürülebilirlik: Kazan-Kazan Yaklaşımı
ABB Baş İletişim ve Sürdürülebilirlik Sorumlusu Theodor Swedjemark ile Yapılan Ropörtaj
Sürdürülebilirlik ABB için ne anlama geliyor?
İçinde bulunduğumuz yüzyılın yarısını aşkın süredir müşterilerimiz için sürdürülebilirliği mümkün kılıyoruz. Bir başka deyişle, sürdürülebilirlik, ABB için yeni bir odak noktası değil. Yaptığımız her işin odağına sürdürülebilirliğin yerleştirilmesi, şirketimizin amaçları bakımından kilit bir unsur ve iş dünyasında olmamızın temel sebebidir. Birçok kuruluş için, daha sürdürülebilir bir modele dönüşmek her şeyden önce iklim değişikliğini ele almak anlamına geliyor ve bunu yapmak için oldukça geçerli bir neden mevcut: Paris Anlaşması, dünya ölçeğinde bir felaketten kaçınmak istiyorsak 2030 yılına kadar dünyanın sera gazı emisyonlarının yarıya indirilmesi ve 2050 yılına kadar net sıfır emisyon elde edilmesi gerektiğini açıkça ortaya koyuyor. Bu aciliyet göz önüne alındığında, hızlı ve kararlı adımlar atabilmemiz için emisyon konusunun sürdürülebilirlik gündeminin en tepesinde olması gerekiyor.
Sürdürülebilirlik konusuna bütünsel ve bağlantılı şekilde bakmalıyız.
Sera gazları meselesini izole bir şekilde ele alamayız. Sürdürülebilirlik konusunu, yalnızca karbon emisyonlarını değil, aynı zamanda daha döngüsel bir ekonomik modele nasıl geçebileceğimizi ve toplumsal ilerlemeyi nasıl teşvik edebileceğimizi içeren derinlik ve bütünsellik içinde bağlantılı olacak şekilde ele almalıyız. İnsanların ve toplulukların güçlendirilmesi, sürdürülebilirlik hakkında düşündüğümüz şeylerin büyük bir parçasını oluşturmalı. Sürdürülebilirlik, ABB için şirket olarak yaptığımız her işle ilişkilidir ve değer zincirimizin tamamında şeffaf ve etik bir biçimde faaliyet göstermemiz anlamını ifade etmektedir.
Sürdürülebilirlik, ABB için yaptığımız her işle ilişkilidir.
ABB’nin sürdürülebilirlik açısından odaklandığı ana hedefler neler? CO2 emisyonlarının azaltılması ve yenilenebilir enerjinin entegrasyonu ile ilgili olarak birkaç ayrıntı paylaşabilir misiniz? ABB olarak sürdürülebilirliğe üç farklı açıdan bakıyoruz: düşük karbonlu bir topluma imkan verilmesi, kaynakların korunması ve toplumsal ilerlemenin teşvik edilmesi
ABB sürdürülebilirliğe üç farklı açıdan bakıyor: düşük karbonlu bir topluma imkan verilmesi, kaynakların korunması ve toplumsal ilerlemenin teşvik edilmesi.
Odaklandığımız bu üç alan ile sürdürülebilirliği teşvik ederken yaklaşımımız, eskilerin “ölçemediğiniz şeyi yönetemezsiniz” deyişini yansıtıyor. Hedeflerimiz genel ve basmakalıp olamaz. Müphem ifadeler olamazlar. Biz bunun aksine hedeflerimizi somut, elle tutulur, eyleme dönüştürülebilir hale getirdik.
ABB olarak “2030 Sürdürülebilirlik Stratejimiz” kapsamında kendi faaliyetlerimiz ve müşterilerimiz ile iş ortaklarımız için neleri mümkün kılacağımız konularında kamuoyuna açık taahhütlerde bulunduk. 2030 yılına kadar dünya çapındaki faaliyetlerimizde karbonsuz hale gelmeyi ve yüzde 100 yenilenebilir kaynaklardan elektrik kullanmayı taahhüt ediyoruz. Ayrıca 10 bin araçlık filomuzu tamamen elektrikliye çevireceğiz. Kaynakların korunması bakımından, ürünlerimizin en az yüzde 80’i döngüsel düzenleme kapsamına alınacak ve atık sahalarına atık gönderimini durduracağız. ABB, toplumsal ilerleme hususunda üst yönetim rollerinde görev yapan kadın sayısını iki katına çıkaracak, çalışanlarımızın güvenliğini sağlayacak ve dünya genelinde toplulukların gelişimine katkıda bulunacak. Bu bahsettiklerim, odaklandığımız kilit göstergelere birkaç örnek sayılabilir.
.. Dünya genelinde yollardan 30 milyon içten yanmalı otomobilin çekilmesine eşdeğer.
Çığır açacak olan şey şu: ABB, müşterilerimizin 2030 yılına kadar yıllık CO2 emisyonlarını 100 megatonu aşkın bir miktarda azaltmalarına yardımcı olacak, bu da dünya genelinde yollardan 30 milyon içten yanmalı otomobilin çekilmesine eşdeğer.
Sürdürülebilirliğin geliştirilmesi, iş alanındaki performansın iyileştirilmesi anlamına geliyor.
Bugün ABB bünyesinde bulunmanın bu kadar heyecan verici olmasının bir başka nedeni de bu – pazarladığımız çözümler, müşterilerimizin sürdürülebilirlik ve karlılık hususlarında edindikleri sonuçları eş zamanlı olarak iyileştirmelerine yardımcı oluyor. Örneğin, imal ettiğimiz değişken hızlı sürücüler, endüstrinin enerji tüketimini yüzde 25’e kadar azaltmasına yardımcı olabilir. Endüstriyel motorlara güç sağlanması için gereken enerji girdilerinin azaltılması, çevre için olduğu kadar işletme maliyetleri bakımından da faydalı. Burada bir ödün verme durumu yok: “Daha sürdürülebilir olabiliriz. Ya da daha karlı olabiliriz.” gibi bir durum yok. Her ikisini de eş zamanlı olarak gerçekleştirebildiğiniz zaman çevresel, ekonomik ve toplumsal ihtiyaçlar arasında bir denge yaratmış olursunuz.
Gözünü ABB’ye çeviren şirketler, sürdürülebilirlik ve finansal kazanç arasında bir seçim yapmak zorunda değiller.
İkincisi, pazarladığımız ürün ve hizmetlere gelecek olursak, daha sürdürülebilir faaliyetler sağlayabilmek maksadıyla gözünü ABB’ye çeviren şirketler, sürdürülebilirlik ve finansal kazanç arasında bir seçim yapmak zorunda değiller. Veri merkezinizde veya geminizin tahrikinde kullandığınız enerji miktarını optimize etmenize yardımcı olabiliyorsak, bu ekonomik bir kazancın yanı sıra çevresel bir kazançtır. Su sıkıntısı çeken bir toplulukta yerel bir kamu kuruluşunun altyapıdaki sızıntıları önlemesine ve su kaybını yüzde 20 oranında azaltmasına yardımcı olabiliyorsak, bu hem çevresel hem de ekonomik açıdan bir kazan-kazan durumudur. Gaz borusu hatlarını analiz etmeleri, zararlı emisyonları azaltmaları ve çalışanları manuel olarak yapılacak tehlikeli inceleme görevlerinden alıkoymaları amacıyla insansız hava araçlarına sensörler yerleştirebilirsek, hatta bütün bunları da daha az paraya yapabilirlerse, işte bu tam bir kazan-kazan-kazan durumu olur! Bu tür kabiliyetler ABB için, müşterilerimiz ve topluluklarımız için gerçek anlamda ilerleme kavramını temsil ediyor.